Uzaklaştığında
ve boğazında düğümlenen paslı bir tat kaldığında ısrarla, geriye dönüp
bir daha bakmak istediğin, sorduğun, merak ettiğin şeyi fotoğrafa dair
bulurum.
Gözlerindeki ışık işte tam o anda parlar ve bir an önce gerçekten
buluşmak için o fotoğrafla, geriye dönüp yürürsen ya da kitabın sayfalarını
geriye doğru çevirerek, "sahneden ok gibi fırlayarak yükselen ve sana
doğru hızla gelerek saplanan" şey'e bir daha ve ısrarla bakarsan işte
bu fotoğrafa dairdir diye düşünürüm.
Gördüğün şeyin ne(ler) olduğuna ("ne hoş bir gün batımı" ya da "bak,
burası Assos, hatırlar mısın geçen yaz da ben buna benzer bir fotoğraf
çekmiştim" türü hatıralara) değil ama gördüğün şeye dair isimlendirememe
özrünün duygusuysa bu rahatsızlığı daha da çok sever, daha fotoğrafın
kendisine ait bulurum.
Fotoğraf kaç(a)madığım şeylerin başında gelir.
Görüntü kadar ben de maruz kalarak (exposed) yaşayabildiğimde bir
fotoğrafı o zaman çekilene dair, çekilenin ve çekenin duygusuna dair
olabilir sözlerim (fotoğrafın altına yazılmama koşuluyla tabii). Sonradan
keyifle ve artan bir ilgiyle çağrışımlarımı sıralamaya başlarım, bir
coşku kaplar içimi, sığmayan bir şeyler olur, içimde tutamayacağım
duygular (tıpkı fotoğrafçının yaptığı gibi), o zaman fotoğraf altı
değildir yazdıklarım.
Görüntüye dair iç çalkantılarının, iniş çıkışlarnı ve kimseninkine
ortak olamayacak duyguların bir aktarımıdır beyaz sayfaya -ve belki
de fotoğrafla birlikte anılmaları bile gerekmez- çünkü bağımsızlaşır,
görüntüden yakalanan bir duygu, bir düşünce satırlara indiğinde başka
bir şeydir artık, tıpkı fotoğrafı gibi.
Geriye dönüp bir daha okunmak istenen, okunduğunda yeni sorularla
size bakan satırlar hiç uslu değildir; kışkırtır ve sarsıcıdır ve
delicidir tıpkı bir fotoğraf gibi.
"Bir metni çağrıştıran fotoğraf", bir metinle birlikte izleyiciye
sunulan fotoğraftan daha mı ilgi çekicidir? (Özellikle Türkiye'mizde)
metin yoksa sözün açıkladıklarına fotoğrafın ihtiyacı olduğu (mu?)
düşünülür ve o kadar açıklamaya boğulur ki görüntüler, adeta kafalardaki
düşüncelere uydurulmuş boş çerçevelere yerleştirilirken görüntüler
aslında fotoğrafın müebbet hapsini ya da idama mahkumiyetini izleriz
konuşma boyunca ya da yazılı metinle birlikte.
Söz ve/ya yazı görüntüye dair açıklama yaparken rol çalmaya, öne
geçmeye çalışır, görüntüye eşlik ettiği düşünülse de ve rahatlattığı
izleyiciyi aslında fotoğrafsız bırakır bizleri.
Ben en çok bir fotoğrafın metne ya da sözlü
açıklamaya gerek duymayanını fotoğrafa
dair bulurum.